top of page

DUYULARIN ÇATIŞMASI: SİNESTEZİ



Kimine göre bir yetenek, kimine göre ise bir hastalık… Peki, nedir bu sinestezi?


İlk kez 1893 yılında Theodore Flourneoy tarafından tanımlanan sinestezinin varlığı bundan çok eski zamanlarda dahi bilinse de hakkında yapılan araştırmaların büyük bir kısmı yaklaşık son 40 yılda yoğunluk kazanmıştır.


Sinestezi (Synaesthesia) kelimesi Yunanca ‘’sin’’ yani ‘’birlikte’’ ve ‘’aiesthesis’’ yani ‘’duyu/his’’ sözcüklerinin birleşiminden oluşturulmuştur. Duyuların birlikte idrak edilmesi veya birbiriyle ilişkilendirilmesi olarak tanımlanabilir. Bildiğimiz gibi beş duyu organımız var ve bu duyu organlarımız sayesinde dış dünyayı anlamlandırabiliyoruz. Gözümüz, dilimiz, kulağımız, derimiz, burnumuz hepsi dışarıda olan biteni anlamlandırmamız için birer araç, birer sinyal oluşturucu. Beynimize gelen bu sinyaller sayesinde hissediyoruz ve dünya bizim için anlam kazanıyor. Eğer bu sinyaller beynimizde normalde tetiklemesi gereken yer dışındaki bir bölgeyi tetiklerse gülü koklarken pembe rengini algılayabiliriz.


Sinestezik kişilerin bir kısmı için kelimeler sadece anlamlı harf bütünü değil aynı zamanda bir renk.

Bir sinesteziği anlayabilmemiz için şu örneği verebiliriz; şu an İbrahim Tatlıses’in fotoğrafını görüyorsak İbrahim Tatlıses’in adı yazılı bir şekilde herhangi bir yerde bulunmasa da fotoğrafı gördüğümüz anda düşüneceğimiz ilk şey ‘İbrahim Tatlıses’ olacaktır. Eğer sinestezi birisi örnek olarak ’T’ harfini sarı renginin bir tonuyla bağdaştırmışsa bu demek değildir ki şu an ekrandaki harfin yazıldığı rengin siyah olduğunu bilmiyor. Yani ‘T’ harfini sarıyla yazılmış şekilde görmüyor, bu harf ona sarı rengini hissettiriyor. Demek ki bu yetenekler, onların herhangi bir anlam karmaşası yaşamayacaklarını veya bir tehlikeye yol açmayacaklarını gösteriyor. Çok fazla karıştırılmasına rağmen sinestezi bir halüsinasyon değildir.


Çok fazla örneğini vermemize karşın sinestezi sadece harflerin veya kelimelerin renklerle bağdaştırılması değildir. Aslında sinestezinin birçok çeşidi bulunmaktadır. Örneğin; ses ile görme duyu birleşimine daha fazla rastlanırken dokunma ve tat alma birleşimi daha seyrek görülmektedir.


Sinestezi yeteneğine sanatçılarda, yazarlarda ve müzisyenlerde daha yaygın olarak rastlanır. Örneğin; birçoğumuzun Happy şarkısıyla bildiği Pharrel Williams ve Yıldızlı Geceler tablosuyla herkesin hatırlayacağı Vincent Van Gogh’un da kromestezi adı verilen bir sinestezi türüne sahip olduğu biliniyor.


Yapılan araştırmalar sinestezik kişilerin yaratıcı ve anlama yetenekleri bakımından iyi derecede gelişmiş kişiler olduğunu, belleklerinin diğer insanlara göre daha kuvvetli olduğunu ortaya çıkarmıştır.


Anlayacağınız üzere bazı insanlar gerçekliği, geri kalan insanlardan daha farklı şekilde algılayabilme yeteneğine sahipler. Ben normal bir insanın hoşlanmadığı kokular yüzünden koku duyusunu kaybetmeyi istememesi gibi sinestezik bir kişinin ona farklı bir bakış kazandırdığı duyusunun onu diğer insanlardan farklı kılıyor diye kaybetmek isteyeceğini düşünmüyorum. Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki sinestezik kişilerin büyük bir çoğunluğu da bu özelliğe sahip olmaktan memnun.

Commentaires


bottom of page